TÜRK HUKUKUNDA
GARANTİ SÖZLEŞMESİ
- ÜÇÜNCÜ KİŞİNİN FİİLİNİ TAAHHÜT –
A-) İLGİLİ MEVZUAT
BORÇLAR KANUNU
BİRİNCİ KISIM -GENEL HÜKÜMLER-
İKİNCİ BÖLÜM -BORÇ İLİŞKİSİNİN
HÜKÜMLERİ-
ÜÇÜNCÜ AYRIM –BORÇ İLİŞKİLERİNİN ÜÇÜNCÜ KİŞİLERE ETKİSİ-
B. Üçüncü kişinin fiilini üstlenme
MADDE 128 - Üçüncü bir kişinin fiilini
başkasına karşı üstlenen, bu fiilin gerçekleşmemesinden doğan zararı gidermekle
yükümlüdür.
Belirli bir süre için yapılan
üstlenmede, sürenin bitimine kadar üstlenene edimini ifa etmesi için yazılı
olarak başvurulmaması halinde, üstlenenin sorumluluğunun sona ereceği
kararlaştırılabilir.
B-) GARANTİ SÖZLEŞMESİNİN TANIMI, MAHİYETİ, ÖZELLİKLERİ ve SINIRLARI
Garanti Sözleşmeleri Mahiyet itibariyle
‘’Üçüncü Kişinin Fiilini Taahhüt’’tür. Kendisine çok benzeyen Kefalet
Sözleşmesinden temel farkı ise Garanti Sözleşmesinin asıl borç ilişkisinden
BAĞIMSIZ olmasıdır. En genel ifadeyle Belirli bir takım çerçeveler içerisinde
alacaklıya karşı borçlunun ediminin teminat altına alınmasıdır.
Her ne kadar Garanti Sözleşmeleri, Kefalet
Sözleşmeleri gibi sınırlı ve asıl borca bağlı değilse de kendine has bazı
sorumluluk sınırları mevcuttur.
Garanti Sözleşmesinde bir limit belirleme
zorunluluğu olmasa da konu veya kapsam açısından bir
belirlilik şarttır. Zira belirsizliğin garantisi olmaz.
Garanti Sözleşmesinde limit artışından
sorumluluk kabul edilmiş olabilir. Böyle bir durumda ileride meydana gelecek
limit artışlarından Garanti Edenin sorumlu olabilmesi için bu limit artış
oranının sözleşmede belirtilmiş olması ve/veya limit artışının makul ölçülerde
kabul edilebilir olması gereklidir.
Garanti Sözleşmelerinde özellikle limit
artışına dair başlangıçta kabule dair bir hüküm içermeyen Süresiz Garanti Sözleşmelerinde sonradan
meydana gelen limit artışlarından Garanti Edenin sorumlu tutulabilmesi için bu
durumların kendisine bildirilmesi ve kendisinin de bu duruma muvafakat
göstermesi gereklidir. Aksi durumda limit artışı ve sair borçlu aleyhine
sözleşmede meydana gelen ağırlaştırıcı nitelikteki hususlar garanti kapsamı
dışında kalacaktır.
İstenebilir hale gelen bir alacağın
alacaklı tarafından talep ve takip edilmemesi durumunda alacaklı borcun
artmasına kendi kusuru ile sebebiyet verdiğinden artan borçtan artık garanti
eden sorumlu olmayacaktır.
Garanti Sözleşmeleri uygulamada en çok
bankalarca verilen teminat mektubu olarak karşımıza çıkmaktadır. Sair borç
ilişkilerine de Garanti Sözleşmeleri yapılabileceği gibi ticari amaç gütmeyen
ve dışarıdan bakıldığında Garanti Sözleşmesi gibi görünen durumların Kefalet
olarak değerlendirilmesi gerekecektir. Hele ki bu sözleşmeler gerçek kişiler
tarafından yapılmışsa burada asıl borçtan bağımsızlık ve limitin belirli
olmaması yorumunu yaparak gerçek kişiye ağırlaştırıcı sorumluluk yüklemek
kanunun amacına aykırı olacaktır.
Garanti Sözleşmeleri ‘’üçüncü kişinin
fiilini üstlenme’’ bakımından kefalet, üçüncü kişi yararına sözleşme gibi
sözleşmelere benzese de esasen kendine has birçok farklı özelliği mevcuttur.
Yüksek Mahkeme kararları ve doktrin ışığında birbirine çok benzeyen Kefalet
Sözleşmesi ile Garanti Sözleşmesi arasındaki bir takım farkları şöyle
sıralayabiliriz:
KEFALET SÖZLEŞMESİ
|
GARANTİ SÖZLEŞMESİ
|
Kefil, Kefalet Sözleşmesi gereğince borcunu ödedikten sonra asıl borçluya
rücu hakkına yasal olarak sahiptir.
|
Oysa Garanti Sözleşmesinde, teminat verene rücu hakkı tanınmamıştır. (yasada düzenlenmiş değildir.)
|
Kefil,
Borçluya ait defileri de ileri sürme hakkını sahiptir.
|
Garanti
Sözleşmesinde teminat veren kişi borçluya ait defileri ileri süremez.
|
Kefilin
sorumluluğu asıl borcun geçerli oluşuna ve devamına bağlıdır.
|
Garanti
Sözleşmesi bağımsız niteliktedir ve teminat verenin sorumluluğu asıl borcun
geçerliliğinden bağımsızdır.
|
Geçerliliği
yazılı şekle tabidir.
|
Ispat
şartı olarak yazılı yapılabilir ancak geçerliliği konusunda bir şekil şartı
yoktur.
|
Kefilin
sorumlu olacağı belirli bir miktar
sözleşmede belirtilmelidir.
|
Verilen
garantinin belirli bir limite bağlanmış olması şart olmamakla birlikte
konunun belirli olması gerektiği Yargıtay kararları ile kararlaştırılmıştır.
|
B-) KONUYLA İLGİLİ ÖNEMLİ YÜKSEK MAHKEME KARARLARI
Yargıtay’ın 11/06/1969
gün ve 4/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı;
‘’ Muvakkat ithal yoluyla ithal edilen
malların tayin edilen süre içerisinde yurt dışına çıkarılmaması halinde bu eşya
için gümrük vesaire vergi ve resmi olarak tahakkuk ettirilen paranın gümrük
idaresinin her zaman yapabileceği yazılı istek üzerine, derhal ve herhangi bir
itiraza veya hüküm istihsaline mahal kalmaksızın ödemekte bankanın borçlu ile
birlikte müşterek ve müteselsil kefil sıfatıyla zamin olduğuna dair bankalar
tarafından gümrük vergisi borçlusu lehine ve fakat borçlu ile değil de diğer
şahıslarla yapılan bir akte dayanarak gümrük idaresine verilen teminat
mektupları mahiyet itibariyle 3. şahsın fiilini taahhüt niteliğinde bir garanti
akdi olduğuna ve bu sebeple garanti veren bankanın alacaklı gümrük idaresine bu
sebeple ödediği parayı fiili taahhüt edilen 3. şahıs mevkiindeki muvakkat
ithalatçıdan rucüen isteyemeyeceğine, karar verilmiştir.’’
YARGITAY Hukuk Genel Kurulu’nun 10.04.2002 Tarih
2002/19-182 Esas, 2002/217 Karar Sayılı Kararında da Her ne kadar Garanti Sözleşmelerinde Kefalet Sözleşmelerinde
olduğu gibi sınır belirtme zorunluluğu olmasa da konunun belirli olması
gerektiği, ‘’doğmuş doğacak bütün alacaklar’’ gibi ibarelerin geçerli
olmayacağı konusuna değinilmiştir.
‘’Kefaletten
farklı olarak asıl borç ilişkisinden tamamen bağımsız nitelikteki garanti
sözleşmesinde şekil serbestisi hakim olup garantinin sınırının önceden
belirlenmesi zorunluluğu bulunmamaktadır. Ancak, sözleşme serbestisi sınırsız
değildir. Hangi riskin garanti edildiği belirlenmeden "doğmuş ve doğacak
her türlü borcun garanti edildiğinden söz etmek, boyutları belli olmayan
(belirsiz) bir edimin garantisi anlamına gelir ki, bu da garanti sözleşmesiyle
bağdaşmaz.’’
YARGITAY Hukuk Genel Kurulu’nun 04.07.2001 Tarihli, 2001/19-534 Esas,
2001/583 Karar Sayılı Kararı;
‘’Hiçbir
menfaati olmayan, ticari bir gaye gütmeyen, sadece dostane ilişkiler nedeniyle
tüketime yönelik banka kredi kartı kullanmasına imkan tanımak için verilen
teminatın, garanti beyanı adı altında da olsa bir garanti sözleşmesi amacı ile
değil, kefalet amacı ile verildiğinin kabulü gerekir.’’
‘’….. Kefaletten farklı olarak asıl borç ilişkisinden
tamamen bağımsız nitelikteki garanti sözleşmesinde şekil serbestisi hakim olup
garantinin sınırının önceden belirlenmesi zorunluluğu bulunmamaktadır.
Ancak, sözleşme serbestisi sınırsız değildir. BK'nin 19. ve 20.
maddelerinde sözleşme serbestisine birtakım sınırlamalar getirilmiştir.
Gerçekten bir sözleşmenin geçerli olması için, onun taraflara yüklediği hak ve
borçların tereddüde yer vermeyecek şekilde açık, başka bir deyimle konusunun
gereği ve yeteri kadar belli ve sınırlı olması gerekir. Belirsizliğin garantisi
olmaz.
Bu itibarla, limit gösterme şartı bulunmamakla birlikte, garanti
sözleşmesinde hangi riskin garanti edildiğinin belli olması ya da garanti edilen
riskin boyutlarının tereddüt yaratmayacak biçimde belirlenebilir nitelikte
bulunması gerekir.
Hangi riskin garanti edildiği belirlenmeden "doğmuş ve
doğacak her türlü borcun garanti edildiği"nden söz etmek, boyutları belli
olmayan (belirsiz) bir edimin garantisi anlamına gelir ki, bu da garanti
sözleşmesiyle bağdaşmaz.
Hal böyle olunca, garanti sözleşmesi düzenlendiği anda garanti
edilen edimin sınırlarının açıkça belirlenmemiş olması ya da bunu belirlemeye
yarayan koşul ve açıklamaların sözleşmede yer almamış bulunması halinde garanti
edenin sorumluluğundan söz edilemez…’’
YARGITAY Hukuk Genel Kurulu’nun
19.10.1988 Tarih, 1988/3-668 E. 1988/811 Karar Sayılı Kararı;
‘’Bir 3. şahsın fiilini taahhüt eden kimse bu 3. şahıs
tarafından taahhüdün ifa edilmemesi halinde zarar ve ziyan tediyesine
mecburdur. 3. bir kişinin filini taahhüt eden kimse, taahhütte bulunduğu akdine,
3. kişinin taahhüdünü garanti etmektedir. Bu
hukuksal ilişkinin ayırıcı özelliği, taahhüdün bu kişilerin kendi aralarındaki
diğer hukuksal ilişkilerden tamamen bağımsız nitelikte bulunuşudur. Bu
sebepledir ki diğer hukuksal ilişkilerin hükümsüz olması borçlunun fiilinin
taahhüt edilmesini de hükümsüz kılmaz. Meğer ki doğrudan doğruya başkasının
fiilini taahhütte bir hükümsüzlük hali bulunsun.’’
D-) SON SÖZ
Yukarıda anlattıklarımızı birkaç cümle
ile özetleyecek olursak; Garanti Sözleşmeleri asıl borçtan bağımsız, yazılı
şekil şartına bağlı olmayan ve konusu, riski belli olmakla birlikte belirli bir
limite bağlı olmayan sözleşmelerdir. Uygulamada daha çok BANKA TEMİNAT MEKTUBU
olarak karşımıza çıkan bu sözleşmeler üçüncü kişinin fiilini taahhüt başlığı
ile T.B.K. md 128 de düzenlenmiştir.
Saygılarımla
Av. Serdar ÖZGÜNEY
Yukarıdaki hukuki araştırma metni, bilgi ve tavsiye niteliğindedir. Herhangi bir bağlayıcılığı olmayan işbu yazı dolayısıyla yayınlayanın herhangi bir sorumluluğu bulunmamaktadır.
Ayrıca işbu yazının bütün hakları saklıdır.