12 Ekim 2017 Perşembe

GELİŞMEKTE OLAN BİR ÜLKENİN TOPLUMSAL DÖNÜŞÜM-GELİŞİMİNE İLİŞKİN FORMÜL ARAYIŞLARI

          Gelişmekte olan ülkelerden herhangi birinde beyaz yaka bir meslek mensubu iseniz vay halinize..:)

          Olaylar hep şöyle cereyan eder;
Sistem (İş sahibi, Yönetici v.s.) her zaman sizden Avrupa standartlarında çalışmanızı ister ancak öngörüsü kuvvetli biri olarak Avrupa standardında iş modeli önerdiğinizde de vizyonu bunu kabul etmez ve bu durum zamanla sizde bir öğrenilmiş çaresizlik yaratır. Ancak bu öyle bir döngüdür ki sistem yine de sizden üst düzey bir iş halledebilme yetisi istemeye devam eder. Mesela  bir plaza adamı iseniz ya da öyle olmanız isteniyorsa takım elbise, az yıpranmış rugan bir ayakkabı v.s. giyinmeniz gerekir ve fakat esasında sistem size ne böyle giyinmeyi sağlayacak maddi bir imkan sağlar ne de böyle giyindiğinizde sizi kabul eder. Çünkü sistem sizin bunu zaten yapamayacağınızı öngörmüş ve isteneni başardığınızda vereceği reaksiyonu hesaplamamıştır..:) Ayrıca yine sizden bir plaza insanı olmanız beklenirken yukarıda da değindiğim üzere maddi imkanı sağlamamakla birlikte istenen onların istediği gibi yapıldığında sistemin buna mutlaka karşılık vereceği gibi bir kandırmaca da sürekli söz konusudur.

         Bazı ülkelerin olumsuzunu defalarca tecrübe edip geldiği süreçte o ülkelere bakılarak aslında aynı olumsuzluklar tecrübe edilmeden de muhasır medeniyetler seviyesine ulaşmak söz konusu olabilirken gelişmekte olan bir ülkenin olumsuzu tecrübe etme konusundaki ısrarını anlamak gerçekten çok güç…

      Galiba beyin göçleri de bu yüzden yaşanıyor, aklı, fikri, potansiyeli yaşadığı ülkeye sığmayan insanlar tek çareyi gitmekte buluyor.

        Hangi işi yapıyor olursanız olun; sosyolojik yapısı muhakkak birbirinden farklı olan ancak iş yapmak, çalışmak, üretmek gibi konularda bütün gelişmekte olan ülkeler aşağı yukarı aynıdır. .

      Peki bunu nasıl aşabiliriz;
Açıkçası bende bunun tam anlamıyla bir cevabı yok, en azından şimdilik. Toplumsal dönüşüm-gelişimle olacağı şüphesiz ancak bu nasıl olacak peki?  Burada esas sorumluluk  yöneticilerde, en nihayetinde toplumlara yön veren o toplumun yöneticileridir. Bir toplumun her kurum/kuruluşundaki yöneticileri, bilime, gelişime, araştırma-geliştirmeye ne kadar açıksa şüphesiz bu başta eğitim sistemi olmak üzere bütün yönetimsel sistemlere yansıyacak ve en nihayetinde toplumsal dönüşüme ivme kazandıracaktır.
Bunun yanı sıra toplumun aydınlarına da büyük iş düşmektedir. Her bir aydın kişiliğin kendi alanı ile ilgili çevresindekileri aydınlatmasıyla toplumsal dönüşüm hızına ciddi katkı sağlanacaktır.

       DÜNYANIN BİLİMSEL VE TEKNOLOJİK OLARAK DEĞİŞİMİ GİTTİKÇE HIZLANAN BİR TREN GİBİDİR. O TRENE KOŞARAK YETİŞME İMKANIMIZI BUGÜN KULLANAMAZ İSEK HER GEÇEN GÜN HIZLANAN O TRENİN HIZINA SONRASINDA YETİŞMEMİZ SÖZ KONUSU BİLE OLAMAYACAKTIR. İŞTE BUNUN İÇİN BUGÜNÜ EN KALİTELİ ŞEKİLDE YAŞAMAYA ÇALIŞIRKEN BELKİ YÜZ YIL SONRASININ KALKINMA PLANLARINA KADAR BİR HAZIRLIK İÇERİSİNDE OLUNMALIDIR.

     Bir konuda gerideyseniz birçok konuda geridesiniz demektir. Bu nedenle her aşamada seviye tespiti yapıp en verimli sonuçları vereceği bilimsel olarak tespit edilmiş yollarla gelişim yolunda ilerlemek gerekir.

SaygılarımlaSERDAR ÖZGÜNEY

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder